Yağmurlar yağıyor,
Griye boyanmış kentimin üzerine.
Herkes evine koşarken,
Ben yağmurlarla dans etmeye koşuyorum.
Ayaklarım çıplak,
Yüreğim ise hasretine ıslak….
Ne olur hor görme beni baba.
Yokluğunda kanattığım dudaklarımı,
Hasretinde büyüttüğüm çığlıklarımı,
Kimse bilmesin diye
Gök gürültüsüne kaçıp ağladığımı
Kimseler görmesin ne olur…
Gökkubbe, hülyalara dalarken
Ben, her gece ateş böcekleriyle
Karanlıklarımı örtmeni bekledim durdum.
Gelmediğin an,
Anılara isyan ettim.
Öfkelendim, köpürdüm fırtına misali.
Hırçınlaştım Karadeniz gibi.
Ama tutamadım ellerini..
Bir kez olsun koklayamadım yüreğini
Toprağı, üstünden silkeleyip gelmedin.
Gelemedin işte…
Yıllar akıyorken zaman çeşmelerinden,
Büyüdüm yokluğuna inat.
Hasretinle büyüttüm umutlarımı..
Yoksun işte.
Yokluğunu paylaşmadım kimseyle.
Vuslatları yazdım
Yokluğun mürekkebinden satırlara…
Ne zaman dilime düşse adın,
Hep kanattım dilimdeki hasret kelimelerini.
Kimseye söyleyemedim yetimliğin ezikliğini…
Oysa; sen olsaydın yanımda ,
Kınalı bir çiçek gibi küser miydim karlı dağlara ?
Varlığında diz çöker miydim çıbansız yaralara ?
Toprağı silkeleyip bir kez olsun gelemedin…
Gelemedin işte…
Aşamıyorum hasret zindanlarını,
Yumrukluyorum sensiz geçen yıllarımı.
Kanasa da yumruklarım,
Ulaşamıyorum varlığına..
Hayallerine sığınıyorken,
Her gece ağlatıyorum içimdeki çocuğu.
Ve ağlayan yüzümü kimse görmesin diye
Damarlarımdan yüreğime,
Akıtıyorum sensizliğin sancılarını….
Gelemedin gelemedin işte…
Yoksun işte…