Doksan dört yazında köyüme vardım
İçi sevgi dolu göz bulamadım
Ne var ne yok diye hal hatır sordum
Hısım akrabada öz bulamadım
Duvarlar yıkılmış çitler devrilmiş
Bahçeler bozulmuş otlar kavrulmuş
Gerçek mi hayal mi yollar kıvrılmış
Her yer bayır bacak düz bulamadım
Kavun karpuz yetişirdi bağında
Toplar yerdik tam olgunluk çağında
Bin çift öküz otlar idi dağında
İnekler satılmış yoz bulamadım
Bilbilan Yaylası virane olmuş
Çayırı çimeni çiçeği solmuş
Bunları görünce yüreğim dolmuş
Gözyaşı dökecek diz bulamadım
Tarladan çayırdan çabuk bezerdik
Bizi orda tutanlara kızardık
Derelere kaçıp suda yüzerdik
Şimdi Kazangöl'de iz bulamadım
Hani nerde davarları toklusu
Güz gelince meye sebze kokusu
Cami kapısında bulgur sokusu
Dövüp yiyecektim tuz bulamadım
Genç kızları al yazmalar takardı
Nice oğlanların için yakardı
Düğünlerde güzellere bakardı
Şimdi evlenecek kız bulamadım
Samanlıklar çökmüş ağaçlar düşmüş
İnsanlar yaşlanmış hayata küsmüş
Tavuklar kırılmış horozlar susmuş
Şimdi Kapıköy'de kaz bulamadım
Kışları bahara taşımaz mıydık
İşten başımızı kaşımaz mıydık
Halı kilim heybe dokumaz mıydık
Kuci tarak iğne bez bulamadım
Ömer Usta on beş kete yiyordu
Otuz bişi daha var mı diyordu
Sevdiği yemekler katmer sinordu
Pileki devrilmiş köz bulamadım
Osman Topçu bar başını çekerdi
Arasıra Çakidiloy ekerdi
Sesi çok güzeldi türkü yakardı
Elinde çalacak saz bulamadım
Herkes mutlu olsun budur muradım
Ankara'ya vardı acı feryadım
Aksakal soyadım Nuri'dir adım
Başka söyleyecek söz bulamadım