şehirler arası unutturulmuş bi kimlik.
lale devri bitti, ciğerlerime indi sertlik!
gözlerimden akan yorgunluğun katranı.
seni bi sen bilirsin bir de, verimli kollarım.
hayat bi zorba mı? ayna karşısında sus!
et kemikten ayrı gayrı, dört duvar maphus.
az biraz azur, az biraz aruz.
Cennet Anne diyen ağızlarda, dostluğum kuduz!
gözlerimde ilmik, ağlamak biraz tuhaf.
muaf sayılsa dahi, gönlün olmuş kaydırak.
eğer o gün gelirse, beni gömün şu toprağa!
şarkılarımı yakın, kevaşeye mi aşık bu ahmak!
defol git odamdan, yazamıyorum şarkı!
kanımdan olmadığını bilsem, ölümü tadardın.
hiç gelmeyen yarınlarını bekler dostlarım.
ben başında bekçiyim ve pusuya düştü kozların.
Nakarat
dönemiyorum...
vuslat yakın ama,
bu dehlizin içine doğru koşan ayaklarım,
sana doğru yönelir ama bilmez kuraklık!
şehirler arası gayb'a karışmış bir aşığım.
her sualde seni sorarlar, var mı karşıtın?
yok bi karşıtın, varsa dimdiğim.
benim adımla süslenirdi sade, pembe kimliğin.
yeter dedikçe derdi yüklediler sırtıma.
taktığın beyaz boyunluk, urgan oldu gerdana.
acımasızdır hayat, zamanla yarışırız.
birini bekliyorken, biz de birine alışırız.
seni şu gözlerimden akanlarla yaşattım.
önemi yok ki paranın, sizi bi kağıt yaşattı.
ben aşka taş attım, kolum yoruldu.
merak ettiğini bildiğimden ötürü, dokuz doğurdum.
2010'da gömülecekti adın.
kokun izmaritlerimden biraz keskin,
kalan tadım sıfıra denktir, işaretler solumu gösterir.
ben ayna karşısında kırılgan bi yapıya sahibim.
gözlerimde muson etkisi var dumana zıt.
şiir yazmak aşka denkse, herkes aşık.
ben farklı aşık, çünkü tenine sertçe dokundum.
kalem ve kağıt eşliğinde sabaha karşı soyundum.