Sen babasın!
kızının tazecik tebessümü dudağında hala gül gibi kıpkırmızı büyürken
araya ölçüsüz, araya zamansız ,araya insafsız uzakların girdiğine inanırmsın…?
İnanırmısın sen…?
Kirpiklerin altında o kara gözler sımsıcak güneş gibi bekleşirken ,
can dolu bakışların nazlı göz kaçırmaların pencereden çekildiğine inanır mısın…?
Annesin sen!
kucağında tatlı bir uykunun ninnisinde
ana yüreğinden ödünç hayaller büyütür gibi kıvranmış
o gövdenin hep suskun hep sessiz kalacağına inanırmısın…?
Sen babasın!
babasın sen!
babacığım deyişleri daha kulağımda yankılanırken
kolayca kolayca bırakırmısın bir ölüm haberinin ortasına biricik yavrucuğunu…?
Annesin sen!
oyuncak bebeleri minik elleri ile tatlı hayalleri ile yanyana dizdiğini farketmişsen
dönüp dönüp dokunabilirmisin kızının ellerinin dokunduğu yerlere ?
Ayağını bekleyen ayakkabılarını, saçlarını özleyen tokalarını, yüzünü gözleyen aynaları,
bakışına hasret oyuncakları bir anda silebilirmisin ömrün defterinden…?
Annesin sen!
kolayca mı çıkarırsın kırmızı çizmeleri yürüyesi ayaklarından,
yoksa acımadan sıyırırmısın kelebekli boncuklu gömleğini büyüyesi omuzlarından ,
saçlarından çekiverirken pembecik tokaları
ellerine hiç hiç yüzün bulaşmaz mı…?
Ayrılığın acısını bilmezdim yavrum
Ellerinden ayrılalı gülmedim yavrum
Bir pamuk ellerin tatlı gülüşlerin aklımdan çıkmıyor…
Yüreğime gömdüm seni gönlüm her gün ağlıyor…
Babasın sen!
hemencecik ,kolaycacık ,usulcacık itiverirmisin avuçlarından üşümüş o küçük avuçları…?
Her açıldığında bir parça çikolata tadını sonsuz tebessümlere çeviren ,
sınırsız seviçlere yücelten o avuçlara
yeryüzünün bütün çikolatalarını doldurmak istemezmisin…?
Yeter ki azıcık gülsün,
yeter ki az açsın gözlerini diye,
cılızda olsa son kerecik de olsa
babacığım desin ,anneciğim desin diye…
Annesin sen! seni seviyorum demesine alıştığın,
sımsıcak öpüşlerini elinin altında bildiğin ,
nazlı gülüşlerini kapının
ardında beklettiğin o dudakları apansız anlamsız suskunluğu,
gelip cümle sözleri anlamsızlığa onca işleri boşluğa itiverirse
dökülüvermez mi biriktirdiğin onca umut taşları gözünden dökülüvermez mi…?
Ah annesin sen!
bu kadar yakınken yüzü sana
anne çığlığı bir kaç dakika önce varmışsa kulağına ,
az önce vitrinde gördüğü oyuncak için nazlanışı ,
ayağını sürümesi ,
hayalleri saçları gibi savurup elini elinden çekmesi sımsıcak hatırındaysa hala
yüzünü,sesini,gözünü uzaklara koymaya razı olurmusun kolayca…?
Babasın sen!
kucağındaki o küçük cansız beden
bir türlü farkına varamadığın doyasıya tartamadığın o şefkat boşluğunu yeniden dolduruyorken
daha bu sabah okşadım yüzünü derken
şimdi bu ciddiyet nerden çıktı üzerine.
Bu acılı an nasıl da gelip bizi
buldu derken ,rüyadan hemen uyanır gibi uyanacağına bunca inanmışken,
inanabilirmisin onun artık ölü sayıldığına inanabilirmisin…?
Dünyanın en arsız,
en arzulu, en ağlamaklı, en çığırtkan dilencisi olmaz mısın
onun yarımda kalsa bir nefesine ,uzaktan da olsa tek bir bakışına,
hayat sözü vermesede göğsünün bir kerelik kıpırtısına
dilenci olmaz mısın ?
Annesin sen!
acıkmış değil misin o müjdeye.
Yavrun elsizken elinden tutan,
dili damağı yokken ağzına söz veren,
yüzü yokken ona yüz veren
saymayı akıl edemediğin kirpiklerini gözlerinin üzerinde bir bir ören,
saçlarının lülesine cennetten kokular
indiren Yaradan'dan gelecek kutlu müjdeye acıkmış değilmisin…?
vildanun muhalledun müjdeler olsun sabredenlere..
Onlar ki biz Allah içiniz ve Allah ‘a dönücüyüz derler ve severler.
Bilirler O çocukları,
vildanun muhalledun,
onlar ki ebedi çocuklar, onlar ki sonsuz tebessümler…
Ayrılığın acısını bilmezdim yavrum
Ellerinden ayrılalı gülmedim yavrum
Bir pamuk ellerin tatlı gülüşlerin aklımdan çıkmıyor…
Yüreğime gömdüm seni gönlüm her gün ağlıyor…