Gök kubbenin koynuna, sırça köşklü saraya
Saklı haber uçurdum hasretlik yeter desin
Vuslat yolu düğümlü yıllar girdi araya
Bahtıma hicran düştü ölümden beter desin
Gözyaşıyla yükledim vebalini boynuna
Sırça köşklü saraya gök kubbenin koynuna
Posta güverciniyle saldığım haberdesin
Gözlerime değil de feleğin insafıyla
Hicran aynalarına zamanı yayan sırsın
Ben el-pençe dururken sen kimlerin safıyla
Sağda güneş solda ay ışığıyla yansırsın
Yönüme zincirlenen şu dağlara ''Eğil!'' de
Ufkunda buğulanan gözlerime değil de
Fildişi kulelere yansıyan kaderdesin
Güneşin hüzmesini ışıksız pencereme
Aşk uğruna kaldı mı çekmediğim cereme
NAKARAT
Hicrana bestelense yüreğimin sürgünü,
İsmin geçiyor diye yasaklanır nakarat.
Düşlediğim vuslatın ömre bedel bir günü,
Mücevhere dökülse pırlantası kaç karat?
Edebiyat, musiki, heykel ya da resim mi
Sabırsız beklentide keşifsiz bir kesim mi
Güzel sanat dilinde sen hangi eserdesin
Yalnızlık şarkısına dertlerim destelense
Yüreğimin sürgünü hicrana bestelense
Seslendiren dillerin yandığı ezberdesin
Ateşten süzülse de tunç örgülü kafiye
Gurbetin ayazına salınır satırlarım
Üşüyen bir bestedir peşimdeki hafiye
Nasıl titrediğimi ritminden hatırlarım
Gözü yaşlı kalemim ne kadar üzülse de
Tunç örgülü kafiye ateşten süzülse de
Kıyamet sahilinde med ve cezir vurgun'u
Düşte yelken açtığım gecikmeli limanlar
Hangi filme çeksinler felek senin kurgunu
Öksüz yıldızlar kayan senaryoyu kim anlar