Yıllar önceydi
Puslu bir Eylül sabahı
Kampus kantininde tanışmıştık onunla
Daha dün gibi gözleri kömür karası
Sözleri gönül yarasıydı
Vurulmuştum
Koç gibi delikanlı derler ya İşte tam öyleydi
Özü sözü bir Mertti, sertti, erkekti
Âşık olmuştum
Platonikte olsa O benim aşkımdı seviyordum
Göz göze gelince Boğazıma bir şeyler düğümlenir
Kekeler konuşamazdın
Ağzım kururdu titrerdim
O ise öylece bakar susardı
Aynı okuldaydık
Benimle ilgilendiğini hissederdim
Konuşmazdı
Yan yana gelirsek
Lafı ben açar beklerdim
O havadan sudan konuşur
Araya laf karıştırır
Çeker giderdi
Bazen günlerce gözükmezdi
Özlerdim
Beni sevdiğini söylemesi için
Her numarayı yapardım yemezdi
Çay içelim derdim gelmezdi
Telefonumu verirdim aramazdı
Kitabının notlarını alırdım
Verene kadar istemezdi
Eline dokunurdum
Çaktırmadan çekerdi
Yalnızca kantinde yakalardım onu
Gider otururdum yanına
Çay alma bahanesiyle kalkardı
Dönünce tam karşıma otururdu
Göz göze gelirdik hissederdim
Beni sevdiğini gözleri söylerdi
O söylemezdi
Sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak
Çayını yarım bırakır
Sigarasını söndürür
Kalkar giderdi çıldırırdım iki bin içerdi
O hep gitti
Ben hep bekledim
Böyle geçti tam üç sene
Okul bitmek üzereydi ve
Benim doğum günümdü
Onu da çağırmıştım
Her zaman ki gibi gelmez diyordum
Ama geldi ilk defa geldi
Sevinçten uçuyordum
Kapıda onu görünce
Her şeyi göze aldım
El âlemim içinde
Boynuna sarılıp
Bağıra çağıra
Seni seviyorum lan dedim
Seni seviyorum
Rahatlamıştım
Arkadaşlar aptallaştılar
Ben utançtan kıpkırmızı
O elindeki bir tek kırmızı gülü
Uzattı bana
Lanet olsun dedi lanet olsun
Bende seni seviyorum
Göz gözeydik ağlıyordu
Acı bir gülümseme vardı yüzünde
İçeri bile girmedi
Kapıdan dönüp gitti
İçimde fırtınalar koptu o gidince
Yüreğim acıyordu
Seviyordum
Seviliyordum
Ağlıyordum gitmişti
Aylar sonra gazetede gördüm resmini
Okulunu bitirmiş
Öğretmen olmuştu
Güpegündüz
Yol ortasında
Öğrencilerinin gözü önünde
Vurmuşlar onu
ÜLKÜCÜYMÜŞ!