Kaçağım, eşkiya aşklar yaşarım durmadan
Kaşla göz, dağla uçurum arası konar göçerim.
Sürgünlüğümü yurtlanmaz yerleşik sevdalar,
Sığsın ısterler defnelerim, küçücük saksılarına.
Yetmez, dağbaşlarının teslimiyeti ıstenir,
Ya katlim, ya ıhanetim.
Bilmezler bir başka yolu olduğunu.
Yani ben, eşkıya her yanı pusu.
Gözlerindeki dumanlı dağlara sevdam,
Zülfünde gölgeye sığınmam bundandır
O zaman keyif çatarım silah diye
Sevdanın doruğuna.
Buzullar erir nehirler yatak değiştirir
Sevdalarını işıklarında yıkarlar
Sonra da yürekleri seslerinde
Gürül gürül akarlar
Çıplak suretleri dağ başlarını resmeder
O dem ıklim değişir, hüzün olur.
Yüreğimden gayrısına sır vermediğim doğrudur,
Kaçaklık bu.
Hadi gel şahrud'um dağlara gövde verelim,
Göğsüm tahtasının altı ol.
Yoksa vuracak beni hasretim bir tenhada
Yakışır mı bir kaçağa ecel eliyle ölmek?
Hayat denen sonsuzluğun
Karşısında bir çocuğuz
Düşe kalka büyürken
Kalkamayız birçoğumuz
Bu hayat böyle mi olur
Düşen hep yerde mi kalır
Gün olur belin doğrulur
Kim ne olacak belli mi olur
Ama bitmez yolculuklar
Belki biraz canın yanar
Düştüğün yerde doğrulup
Başlar yine ılk adımlar
Bu hayat böyle mi olur
Düşen hep yerde mi kalır
Gün olur belin doğrulur
Kim ne olacak belli mi olur