Ney ki inler taa derinden, derdini şekvâ eder
Öyle efrûzdur ki, eşki hicrini ifşâ eder
Ayrı düştüm Sevgilimden, kim bilir ki halimi
Derdime ağlayanlardan, kime sorsam yârimi
Dilhûn ile söyleşirim, gayrısın bilmez dilim
Dertsize dert anlatılmaz, sevgidir benim yolum
Ayrı düşen vatanından, hiç olur mu bahtiyâr
Yâr ile kavuşmanın, hep başı sonu intizâr
Her mekânı dost edindim, inledim durdum hemân
Huylusuyla huysuzuyla, ülfet ettim her zaman
Her kişi zannına göre, Yâr göründü de bana
Sırrıma bigâne düştü, Yâre gönlümden yana
Ne âhım sırrımdan uzak, ne de sırrım âhımdan
Göz kulak lazım bana, inleyecek feryâdımdan
Can bedenden gizli midir, çek nikâbını dilin
Göz gerek görmeyene, âmâya verilmez izin
Ateş-i aşk şûlesidir, dertli neyin nevâsı
Kimde yoksa yok olsun, bendeki aşkın hevâsı
Yırttı nikâbı hicrin, didârı vuslat göründü
Ayine-i Sevgili de aşktı; elbet göründü
Mest oluşu ol kişinin, aşkının feyzindendir
Neydeki bu hoş nevâ, bil ki aşk ateşindendir
Hem zehir hem panzehir, hem Yâr idi hem bahtiyâr
Böyle âşıkı kim gördü, inler iken âh-u zâr
Leylâ Mecnûn bestesini, dinle neyden zâhidim
Pürhûn olan sahrâya sor, bil ki benim şâhidim
İle yoktur müşteri, kulaktan gayrı şüphesiz
Bize yol gösterenler, hem garip hem kimsesiz
Bırak gamlı günlerimiz, uzadıkça uzasın
Ayrılıkla yanan gönle, var mı aşkın kazâsın
Korkumuz yoktur bizim, günler geçip gitse ne gam
Dostla yârenlik dururken, gayrı gamlanmak haram
Suya kanar mı balık, üftâde olanda aşka
Âb-ı vasl'a doyulmaz, muhabbet deryası başka
Anlamaz kâmil halinden, adı üzerinde ham
Sözü kesmek gerektir aşkta, son nokta vesselâm.