İçimde bir taş büyüttüm
Onu eritebilecek bütün sulardan geçtim
Aşındıracak bütün rüzgarlar durdu
En güzel olduğum evleri bırakıp yollara düştüm
En yumuşak yataklardan uçurumlara çakıldım
Dönmeyi bilmeyenlerin bahçeleri dağınık olur
Yabani otlar sarar
Bahçemi yabani otlar sardı
Kimse sulamadı
Ölmek uzun bir yol muydu bu kadar?
Elimi kalbime koyuyorum
Tenin kulakları var
Sesim yok
Sesim nerde benim?
Kalbimi duy diyorum
Sana değil
Dağlara belki
Taşlara olabilir
Birlikte geziyoruz koyları
Derin sulara bakıyoruz
Yüzme bilmiyorum
Kara çocuklar bilmez çoğu kez
Dağları bilir
Taşları
Ağrılarımın anlamını soruyorum
Yük diyorlar
Al diyorum
Kuşlara belki
Bebe dişlerine
elmaya
Çekirdeğine belki
Sana değil
Acıyor kalbim Turgut Uyar kadar
Sanki bütün güzel adamlar ölmüş
Öc alır gibi sevişen adamlar kalmış geride
Miras kalmadı ömrüm benim
Sevişe sevişe yarattım
Araya araya buldum
Hala yolda diğer yarım
Kurda kuşa yedirmem
Ölmemek için yaptıklarınla var olacaksın deseler
Belki koşarsın
Belki saçlarını örer biri
Biri öpüşür
Biri kendini öldürür ölmemek için
Yaşamak kadar büyük bir çelişki
Sesimi yutuyorum bense
İçime çığlık atıyorum
Ben ne yapsam ölmemek için
Seviyorum
Bir resmi tören gibi izliyorum
Aramızdaki üç beş metreyi
Hani bayramlarda çocuklar geçer
Rengarenk bayram çocukları
Öyle geçiyor dudakların yanımdan
Kaç bin tel saçım dökülmüştür yollara
Dudakların ince belli çay bardaklarına kaç bin kez uzanmıştır
Aramızdaki üç beş metreye artık uzanmaz kollarım
Bunun adı ne?
'Aşkı var eden mesafelerdir” deseler de inanma
Uzanıp dokunmak var eder aşkı
Kollar var eder
Pembe dudakların ıslaklığı
Mesafeler değil
Mesafeler bir boşluğu boşluk yapar yalnız
O üç beş metreyi
Senin görmediğin
Benim yanımdan geçen
Rengarenk çocuklar gibi süslüyor kalbimi
İz kalıyor yine
Gerçek mi emin olamadığım bir bahçe
İçinde yalnız oturuyorum
Epi topu üç beş metre
Unutmuyorum
Aşk bu belki de