Ağıtlardan arta kalan feryatları bedenimin sol yanımda taşıdım ve içimde çöl rüzgârı esmekte. Muhammed'im, nerdesin. Gecenin tutuştuğunu gördüm kırık bir camda. Aynalar da solmuştu bir yüz gibi. İçimde biriken hicranın sesi vuslatıma taş örmekte. Sensizlikle büyüdüm uzak bir şehirde. Sevdam yaprak döktü kaç kere. Unutuldum, utanarak hapsoldum kızgın bir çölde. Saklasınlar yüzümü Ebabillerden. Yüzüm sensiz bir sabaha görünmesin. Ağlamaktan ateşlerim kurudu. Muhammed'im, nerdesin. Yetim kalan çocukları bağrıma bastım. Seni anlattım onlara. Sönmeyen yıldızlara anlattım seni. Her gelen mevsim hasretlik bıraktı, gurbetlik bıraktı giderken. Cahilin ellerindeyken ateşin suyu ciğerim kaç defa harap oldu bir bilsen, bir görebilsen bu sürgünü. Bir su veren saki kaldı gecenin namlusunda bir de İbrahim'e su taşıyan karınca. Kaldırsınlar tedavülden sensiz geçen asırı. Toprağıma sensiz rüzgâr esmesin. Ağlamaktan ateşlerim kurudu. Muhammed'im nerdesin. Yetimliğin boynu büküklüğünü yaşayarak kaç sıra daha geçtim bu şehirde hiçbir kalbe hançer vurmadım bir yüreğe kin ekmedim sensizken. Oysa sana kuvvetli yaradana yeminli sevdaya düşkündüm. Tuzuma yağmur değdi. Alacalı karanlık bastı beni. Bağlasınlar acımı zincirlerle koluma. Sensiz bu şehirde saltanatlar esmesin. Ağlamaktan ateşlerim kurudu. Muhammed'im, nerdesin. Kızıl bir gün gördüm batarken dağ yamacında. Seni de gözlerin kalır mıydı bu kusursuz inşaata. Her şeyin bir sebebi varken bu yaratılışta. Her şeyin anlamı sonsuzken bu kâinatta. Neden anlamadılar seni. Gözlerindeki sevdayı neden tanımadılar. Sana siper olan Habeşinin sırtında çoğalan taşların hıçkırıklarını duymadılar mı, bilmiyorlar mıydı ki sen bir sabah kutlu bir haberle geleceğini. Onlar yanıldılar, ellerinde büyüyen nefretleri birer kamçı gibi indi sırtlarına. Sen onlar için dua ederken. Gözlerindeki yaşa nasıl kıyabildiler. Gülen nurlu yüzüne bakılmaya kıyılmazken. Karartsınlar bütün ışıkları. Yüzüm sensiz bir sabaha görünmesin. Ağlamaktan ateşlerim kurudu. Muhammed'im, nerdesin. Senin müjdenle gülümsedi yeryüzü vedanla gülmeyi terk etti. Gittiğinde âlem sanki kurumuş bir dal gibi yaprak döktü. Mağaralar öksüz kaldı ayak izinden. Medine Medine öksüz kaldı nurlu yüzünden. Gittiğinden dağlar bir figanı öğretiyordu bütün yollara. Yolcularsa birazdan ağıt yakıyorlardı. Kolay mıydı insanlığın önderi gidiyordu. Tutuşsun suyun yüzündeki bütün karanfiller. Acıma yetmeyen merhemi yaram neylesin. Ağlamaktan ateşlerim kurudu. Muhammed'im, nerdesin. Gittin ateşin suyu merhametin kalbi sensiz yaşamayı becerebilirsek eğer bıraktığın sevdaya layık bir ümmet seni bize müjdeleyen kâinatın sahibi Allah'a layık kul olmayı sevda edineceğiz şimdi. Sen ki en kutlu Peygamber sen ki en kutlu Nebi. Gittin Bir şafağın dibine sıkışmış kör bir karanlık bütün gündüzler. Şimdi nasıl avunsun yürek yüzünü görmeden. İnsan nasıl avunsun. Bütün sevdiklerini bir bir kaybettin. Sabrın bileylediği çilelerdesin. Ah Ağlamaktan ateşlerim kurudu. Muhammed'im, Muhammed'im nerdesin nerdesin.
Nerdesin Ya Nebi nerdesin ey sevgili nerdesin nerdesin Muhammed'im nerdesin
Nerdesin Ya Nebi nerdesin ey sevgili nerdesin nerdesin Muhammed'im nerdesin