Gidişat zor…
Silahlı soygun gibi ama hayatsa baya zengin gibi.
Yaşıyorum onu fakat dengim değil.
Bazen rengim gri, çoğu parası olsa da engin değil.
Üstlerinde bir şeyin gerginliği ama maalesef derdim değil…
Lehn!
Benimse belli mi gülemediğim, kazanmayı bilip de yenemediğim,
aşk olmayan hisleri sevemediğim, merhamet denen şeyi dilemediğim hiç!
Kaldı mı elemediğim?
Dedi ‘'Gidiyo bak uğruna ölemediğin'Dedim ‘'Gelmesin uğrana ölemediğim hatıralarım var gidemediğim daha'
Yollar düğümünü çözemediğim, aşk kokan şiirleri dizemediğim,
sonsuz diyarlarını gezemediğim…
Bazen belli mi bilemediğim, haksızlığı bi türlü silemediğim?
Bilirim bu hayata hediye değilim ama belli bak hiç eğilmediğim…
Kalk!
Kalk yalan hediye gibiyken.
Bak!
Aşk zamana teneffüs ziliyken.
Yak!
Beni yak özgürlüğe alevim diriyken.
Ama bak, bana bak nasıl olcak hepimiz deliyken…
Bana yol söyle!
Bu ne iş böyle?
Paraya robot olur hırsın.
Ara ki bulasın bir tılsım sonra…
Kimisi boş biri, kimisi hırsız.
Kimisi şans diler ki onu kırsın…
Kimi şansız gezerken, kimi-kimi, hırsız gezerken,
yol aradığı yöne çekerken, bulduğunu saklamayı bilmez!
Kimi düşleri ezerken, kimi-kimi boşluğa eserken,
zaman dilediği gibi dizerken, kimi önünde gezen yüzleri görmez…
Sıkışır bu hava, patlar patlar görünür
gerçek yakışıklı yalanlar söyler!
Yakınır bir baba anlar anlar görünür
Ama geçmişini dinlemeyi bilmez!
Yalanlar hayata hediye gibiyken,
Kanansa zamana teneffüs ziliyken…
Bana yol söyle!
Bu ne iş böyle?