Heyecanla izlediğim bir filmi yeniden andım
kalbimde oluşan heycan drama sahnesinde kaldı
gözlerim ağlamayı kabul etmez her koşulda
insan ağlama payını hep sona bırakırdı
ölüm varisi kanla kaplı toprağım ölüm vadisi
zamansız indi kosalı bekçi,savurttu ruhları
ağlattı geride kalan insanları
en çok onu seven kişi arkasından ağıtlar yaktı
ne kadar kızarsam kızıyım canımın canıydı
hendeklerimde köprü kurup yolumu düzenlerdi
kurgularda yoktu senfonimi baştan yarattım
umutları deprem yıktı sağ çıkan olmadı
kafamı duvara yaslayıp düşünceye kapıldım
olumsuz düşünceleri bir bir sepetledim kafamdan
atıldım yoksun kaldığım arkadaşlık ortamından
itildim kakıldım kendimi savunmaya geçirdim
Nakarat
kabuslarım hakim oldu uykumun en tatlı rüyasında
gölge düşürdüler huzuruma,huzuru aramaya koyuldum
parmaklarımdan düşmeyen kalem kendini toparlayamadı
imkansızlara baş koyup imkanlarıma çareler buldu
bu topraklar çöl haline dönüşürken umut güneşim doğdu
örüncekler ağlarını kurarken bende serpeledim yeşilliği
onca insan tanıdım ve on tanesi adam bile deyildi
arkan dönükken boynun bükükken bile sırtından vurmayı iyi bilirler
insan dediğin kişilere bakıp nasıl tadabilirsin güven duygusunu
huzursuzum en yakın ailemde bile yalanlar baş kesmiş
ben ali baba onlarsa kırk haramiler ordusu
her sona yaklaştıkça gözükür hüzün tablosu
mutluluğun resmini çizmeye çalışan insanı bulun bana
her oluşturulan resmin içinde esas duygu saklı kalır
hareket başarıda esas anahtardır
Nakarat
kabuslarım hakim oldu uykumun en tatlı rüyasında
gölge düşürdüler huzuruma,huzuru aramaya koyuldum