kararan sayfaları birer birer it masamdan
sepya tonu geçmişimde bakışlarım donuk
inandığım bir çift gözün rengi ilk masaldı
yine de gülümsetir yalanların sonu
yarın da intihara diş bileyecek ömrüm
yalan değil
imtihana yenik düştü gönlüm
kasım kadar başkasına yağmur yakışmazdı
zaten fersiz gözüm siyah kabuslara alışacaktı
cenaze sahteliğinde bir haftalık hüzün değil, ay mı saydım
adımı unutacaksan ağlama
öğle vakti yürek büken bulutlarla gündüz gecem siyah
işaret et, konuşacaksan ağlamam
yalınlığım nem ve rutubetle doldu
bugün koca bi dostu kaybettim, kendi yerime koydum
keşkelerle boğuldum
son baharım oldu
tek bir kaktüsüm de soldu
umutsuz bu yolcu
beş boğumlu halattık, inceldikçe kırıldık
hafif samyeliyken fırtınalar koptu
çiftliğin başında zeytin ağaçları yıkıldı
en olmadık zamanlarda telaş verir korku
öyle keder ki bu, mertebeler boyun büker üzüntüyle
asla ısınmayacak bu kışlar
sahipliğin dipsiz rehavetine kapıldım
sana hediye dönüp geldiğinde küfür edecek bakışlar
soluk duman eşliğinde kızarıyordu yüzüm
sebepsizce üzülüyordum
alışkanlık artık sabahı beklemiyorum, kabullendim özü
aklımı kurcalıyor aralık akşamı söylediğin son sözün
mesafe aşılmaz bi tel örgü
sesin titreten bir duş kadar nefes keser
aynı soluk gri duman nasıl karartır ki ciğer
usuldan ölümü fısıldarlar 'karanlık bir yer'